11 Nisan 2020 Cumartesi

SİLİVRİ SOĞUKKEN, GALİLEO'YU ANLAMAK

Bu yazımda, aradan 600 yıl geçmesine rağmen hayranlıkla anılan, fakat halen kızılan, korkaklıkla ve yüreksizlikle itham edilen, ''Bruno gibi'' olamamakla suçlanan Galileo'yu -haddim olmayarak- savunmaya, çalışacağım. Biraz empatik, biraz provakatif bir yazı okuyacaksınız yani. 

* * * 

Felsefe ve Dinler Tarihi'ni yeni yeni okumaya başladığım dönemlerde, bir çeşit tesadüf sonrası karşıma çıkmıştı Galileo Galilei.. Küçük bir araştırma yaparak (google'layarak) öğrendim ki, onun ölüm günüyle benim doğum günüm aynı.. Bu da hoşuma gitmişti, biraz daha hevesle okumaya çalıştım Galileo'yu.. 


Galileo Galilei (15 Şubat 1564 - 8 Ocak 1642)

İtalyan Astronomi ve Matematik dehası olan Galileo, bugün Filozof olarak da tanımlanıyor aynı zamanda. O da, dönemin her çocuğu gibi önce Dini bir eğitim aldıktan sonra, Matematik alanında zamanının en önemli isimlerinden biri haline geldiğinde, Padova Üniversitesi'nin Matematik Kürsüsünde görev yapıyor. Bu dönemde yaptığı araştırmalarla, astronomi merakı da iyice artıyor.. Tabi o dönemin meraklıları, bizim gibi kıçını kaldırmadan, zahmetsizce bilgiye ulaşamadığı için, ''madem bi bok yedik, merak ettik, araştırmak lazım, yapacak bir şey yok'' diyerek, Astronomi konusunda da muazzam işler yapmaya başlıyor..

Dönem, sömürgecilik dönemi.. Denizcilik büyük nimet! Galileo da duyuyor ki, Hollandalı denizciler, uzakları yakın eden, mercekli bir çubuk bulmuşlar.. 'Nedir bu, nasıl olur ki?'  falan derken, Galileo 'Dürbün'ü keşfediyor.. (Burada ''keşfetmek'' doğru tanım mı değil mi emin olamıyorum açıkçası, çünkü, varlığını duyduğu bir şeyi, kendi akıl süzgeci ve bilgisiyle tasarlayıp, elde ediyor.. Keşif olması için daha önce yapılmamış olması gerekiyor bence, ama sadece mercek ve çubuk bilgisiyle Dürbünü yaptıysa da, bu da bi çeşit keşif diye adlandırılabilir belki de.. Bilemiyorum..) Neyse, sonuca odaklanmak gerekirse, artık Galileo'nun elinde bir dürbün, ve hatta teleskop var.. 

Başlıyor gökyüzünü incelemeye.. Günlerce, haftalarca, aylarca bakıyor, ve görüyor ki, ayın etrafında bir şeyler var, ve bu şeyler dönem dönem aynı noktaya geri geliyor.. 'Bu işte bir iş var!' diyor. 'Dünya, Kainat'ın merkezinde olmayabilir, ve hatta Dünya dönüyor olabilir..' 

Sonra deneylerini, gözlemlerini bunun üzerine kuruyor. Kendisinden seneler evvel yaşamış, Kilise baskısıyla karşılaşmış Kopernik'in söylediklerinin doğru olduğunu keşfediyor.. Yine benzeri düşünceleri savunduğu için, Çarmıha gerilen, dili çenesine çivilenen ve diri diri yakılan Giordano Bruno'nun yanılmadığını anlıyor, ve bir kitap yazıyor.. İki Kainat Sistemi Üzerine Diyaloglar


Nicolaus Copernicus (1473 - 1543)
Tabi dönem sadece Sömürgecilik dönemi değil, dönem dünyanın karanlıkta kalması arzusuyla yanıp tutuşanların, Din baskısıyla kendi menfaatlerinin peşinde koşanların dönemi.. (-Hayır! Bugünden bahsetmiyorum.. Evet! O zaman da öyleymiş..) Dönem ENGİZİSYON dönemi.. 

Müsaade ederler mi aydınlanmaya? Müsaade ederler mi sorgulamaya? Etmezler tabii! Ve etmiyorlar da netekim! Fakat, ''networking'' o dönemde de işe yarıyor.. Engisizyonun başındaki abilerden bir tanesi, Galileo'nun eski kankalarından.. ''Agacım, ben bizimkileri ikna ederim, ama gözünü seveyim, bu kadar teşvik-i mesaimiz var, yapma kurban olayım, gel, çık mahkemeye, -dünya dönmüyor, özür dilerim, yanılmışım- de, kurtul'' diyor Galileo'ya papaz efendi.. 


Bugün Avrupa'nın utanç kaynağı olan Engizisyon Mahkemeleri, o dönemde övünç kaynağıydı.

Galileo düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor... Doluya koyuyor almıyor, boşa koyuyor dolmuyor.. Gözünü kapatıyor, aklına Giordano Bruno geliyor.. Çığlıkları, kulağında yankılanıyor.. Diri diri yakılırken kendini hayal ediyor, irkilerek uykularından uyanıyor..


Giordano Bruno (1548 - 1600)(Bu heykel, Roma'da Bruno'nun tam da yakıldığı yerde duruyor bugün.. Adeta kendisinden  -ve muhtemelen tüm insanlıktan- özür diliyor Kilise.. Yaşam bittikten, bilim durduktan, aradan seneler geçtikten sonra...)


Galileo gerçekten böyle buhranlar yaşamış mı, resmi olarak bilemiyoruz tabi ama yaşadığına yemin edebilirim.. Galileo insan.. Galileo da etten, kemikten bir ölümlü.. Parmağına kıymık batınca bütün canı orada atan herhangi bir adam.. Kolay mı ''yakın ulan, ben kolay ölmem'' diyebilmek.. Hem, canı - cananı geçtim, n'olacak o kadar emek? N'olacak o kadar deney, rapor, gözlem?

Giordano Bruno diri diri yakıldıktan sonra n'olduysa, Galileo'nun bilgi birikimine de o olacak.. 1600 Yılında idam edilmiş Bruno! 1610'ların sonuna doğru Engisizyona çıkmış Galileo.. Aradaki dönemin karanlığı, baskısı, korkutuculuğu ne kadar artmış olabilir, hayal edebiliyorum.. 

(Lisedeyken, okulun 1.katında bulunun sınıftan kaçmak için camdan atlarken Müdüre yakalandım, paçamdan yakaladı, bi süre sonra daha fazla tutamadı, beni bıraktı, ben de sınıfa geri tırmanıp, pencereden içeri girdim.. 2-3 gün sonra, müdürümüz Cuma akşamı yapılan İstiklal Marşı töreninde, elinde mikrofonla ''ayağınızı denk alın, millet benim korkumdan düz duvara tırmanmaya başladı'' diye anlattı olayı.. )

Yani, katı kuralları uygulayıp, gücü elinde tutanlar, bu baskıyı ve korku ateşini öyle bir harlıyorlar ki, bir kişi daha çıkıp, benzeri bir adım atma cesaretini gösteremiyor bir türlü.. (''Taksim'de sallandır iki tanesini, bak bakalım bi daha yapan çıkıyor mu?'')

Muhtemelen, Galileo'ya da bu oldu.. Kendisinin de idam edilmesi, bu çalışmaların yine durması demek anlamına gelecekti. Ayrıca, işin bilim tarafını da geçiyorum, kim 51 yaşında diri diri yakılmayı göze almadı diye suçlanabilir?

Şimdi, Galileo'nun önünde seçenekler var mıydı? Evet! Neydi bunlar, ve sonuçları n'olurdu bu seçeneklerin, şöyle bir baktığım zaman; 
- Ya; 'Siz ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin, Dünya Dönüyor!' diyecek, iyi ihtimalle zehirle öldürülecek.. Peki öldürülürse n'olacak? Tüm çalışmaları yok edilecek. Teleskobu kırılacak. Bu olaya tanıklık eden hiç kimse bir şeyler kanıtlamaya cesaret edemeyecek, araştırma yapamayacak.. E n'oldu o  adanmışlık? O'nun cesurca ölümünün, bilime, insanlığa faydası var denebilir mi bu durumda? 
- Ya da; 'Dostlarım, ben bir yanlışa düştüm, bir şeyler buldum sandım, yanılmışım' diyip geri adım atacak, Engisizyon'daki dostunun da desteğiyle küçük bir ceza alacak, ve talebeleriyle birlikte çalışmalarına gizli gizli devam edecek. Yeni şeyler keşfedecek, yeni yeni talebeler yetiştirecek.. Bilime, dolayısıla insanlığa hizmete devam edebilecek.. 

Galileo ikinci yolu seçti.. ''Ben yanılmışım, özür dilerim, dünya dönmüyor'' dedi, ama kendi kendine gerçeği bir kez daha hatırlatmak için ''YİNE DE DÖNÜYOR / EPPUR SI MUOVE'' diye fısıldadı.. Ve ev hapsinde geçirdiği kalan ömründe ''İki Yeni Bilim'' isimli kitabını yazdı. Bu kitapta, geçmiş tüm deney ve gözlemlerini formüllerle, gerçek bilgilerle ispatladı ve dünyadaki genel-geçer algıyı neredeyse temelinden değiştirdi.. 

Bugün, Twitter'da veya tanımadığımız insanların içinde sistemi, yöneticileri eleştirmeye ne kadar cesaret edebildiğinizi bir düşünün.. Bizler ''silivri soğuktur şimdi'' şakasının aslında şaka olmadığını biliyoruz.. Günümüzde, demokrasinin ve adaletin kısmen de olsa var olduğu bir dünyada bile hükümet / lider eleştirisi yapamayan bizlere, ''Galileo da korkağın teki, Bruno kadar yürekli değil'' demek biraz bol gelmez mi? 

-Haklı olarak- Silivri'de olmayı göze alamayanlar olarak, çok da kızmasak mı Galileo'lara?


Söyledim!



bay.berkay
10.04.2020


Not : Bu yazımda fonda Spotify'daki Organica Playlisti vardı.. Meraklısına, buyursunlar








4 yorum:

  1. Mükemmel, geçmişle bugün bu kadar keyifle birleştirilip anlatılabilirdi:) teşekkürler Berkaycım yine okurken bolca keyif aldım.. Merve Hakcı

    YanıtlaSil
  2. Valla ben de pek bir beğendim, hem de Galileo okumama denk geldi, çogiyi oldu :D takipteyim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işin erbabından destek almak çok önemli.. Teşekkür ederim :)

      Sil

Diyaliz, Organ Nakli, Hayatımızın son hali...

2008 yılında, üniversiteyi bitirdikten çok kısa bir süre sonra tanıştım Sezi’yle. Gerçek bir tanışma değildi esasen… Şu an ‘su içtim, nefes ...